Cinsel Sağlık ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar
Cinsel yaşam, insan hayatının temel parçalarından biri olarak kabul edilmektedir. Cinsel sağlık, genel sağlığımızın önemli bir bileşenidir; ancak bu konu, toplumda mevcut tabular nedeniyle yeterince konuşulmamaktadır. Cinsel ilişki öncesi ve sonrası yapılması gerekenler konusunda eğitim almayan veya kişisel hijyenine dikkat etmeyen bireyler, çeşitli enfeksiyonlar ve hastalıklarla karşı karşıya kalma riski taşımaktadır.
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar (CYBH)
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, cinsel ilişki ile bulaşan enfeksiyonlardır ve dünya genelinde yaygın bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Bu hastalıkların zamanında teşhis edilmemesi, bağışıklık sisteminde ciddi hasarlara yol açabilir. İşte bu hastalıkların nedenleri, belirtileri ve tedavi yöntemleri hakkında Sağlık Bakanlığı’nın sağladığı bilgiler doğrultusunda derlenmiş bilgiler:
CYBH’nin Nedenleri
Birçok bakteri, virüs, mantar ve parazit, cinsel yolla bulaşan hastalıkların başlıca nedenleridir. Bu hastalıkların görülme sıklığı dünya genelinde hızla artmaktadır. Bunun başlıca nedenleri arasında:
- Gelişmekte olan ülkelerde cinsel eğitim programlarının yetersizliği,
- Cinsel ilişki yaşının küçülmesi,
- Özellikle evlilik dışı ve öncesi cinsel ilişkiler ile cinsel eş sayısındaki artış,
- Seyahat imkanlarının yaygınlaşması,
- Cinsel davranışlardaki değişiklikler,
- Kondom dışı doğum kontrol yöntemlerinin artışı,
- Antibiyotiklere karşı direnç nedeniyle tedavi sürecindeki zorluklar.
En Sık Görülen Cinsel Hastalıklar
HIV/AIDS
HIV (Human Immunodeficiency Virus), Türkçede İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü olarak bilinir. Bu virüs, insan bağışıklık hücrelerine sızarak bağışıklık sistemini zayıflatır ve fırsatçı enfeksiyonlara neden olur. HIV + (pozitif) olmak, kişinin vücudunda bu virüsün bulunduğu anlamına gelir. HIV enfeksiyonu, bağışıklık sisteminin zayıflaması ve fırsatçı enfeksiyonların ortaya çıkmasıyla karakterizedir. Kişi, yıllar boyunca herhangi bir belirti göstermeden yaşamına devam edebilir.
AIDS Nedir?
AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrome), HIV tarafından tetiklenen, Türkçede “Edinsel Bağışıklık Yetmezliği Sendromu” olarak adlandırılan bir hastalıklar tablosudur. Bu sendrom, bağışıklık hücrelerinin yüksek düzeyde tahribatı sonucu fırsatçı enfeksiyonların ortaya çıkmasına neden olur. Erken tanı ve gelişen tedavi yöntemleri sayesinde, HIV pozitif bireyler AIDS aşamasına geçmeden uzun yıllar yaşayabilirler.
HIV Nasıl Bulaşır?
HIV, pozitif bireylerle korunmasız cinsel ilişki, enfekte enjektör veya steril edilmemiş cerrahi malzemeler ile, enfekte kan ve kan ürünleri yoluyla bulaşabilir. Ayrıca, HIV pozitif anneden bebeğe gebelik, doğum veya emzirme sırasında da geçiş yapabilir.
Riskli Gruplar
- HIV pozitif kişinin partnerleri,
- Korumasız cinsel ilişkiye girenler,
- Riskli temas öyküsü olan kişiler,
- Damar içi madde bağımlılığı ve ortak enjektör kullanımı olanlar,
- HIV pozitif annelerin bebekleri.
Bulaşmadığı Durumlar
HIV, dokunma, tokalaşma, sarılma, gözyaşı, ter ve tükürükle, aynı yerde oturmak, aynı havayı solumak, ortak havuz, tuvalet veya duş kullanmak, giysileri paylaşmak, yemek araçları (tabak, çatal, bıçak, bardak) kullanmak, telefon kulaklığı veya kapı tokmağı ile, sivrisinek veya diğer böcekler tarafından ve hayvan ısırması ile bulaşmamaktadır.
HIV Enfeksiyonunun Seyir Haritası
Enfeksiyon, belli evreler ile seyreder. Virüs vücuda alındıktan 1-6 hafta içerisinde HIV enfeksiyonuna özgü olmayan ve değişken belirtiler gösteren akut enfeksiyona yol açar. 6-12 hafta içinde HIV’e karşı antikorlar gelişir. Antikorlar, hastalığın teşhisi açısından kritik öneme sahiptir. Antikorlar oluşana kadar geçen sürede, kanda virüs bulunur ve hasta bulaştırıcıdır. Kişide hiçbir belirti ve bulgunun olmadığı 6-13 yıl (ortalama 8-10 yıl) süren Asemptomatik dönemde bulgu yoktur ancak kişi bulaştırıcıdır. Hastaların ilk kez doktora başvurmalarına neden olan belirtiler, Erken Semptomatik Dönemde ortaya çıkar. Bu dönemde HIV enfeksiyonuna özgü testler yapılarak tedaviye başlanır. HIV enfeksiyonunun son basamağı AIDS dönemidir. Bu dönemde bağışıklık eksikliği belirgin hale gelir, fırsatçı enfeksiyonlar veya bazı özel tür kanserler ortaya çıkabilir. Özellikle bu dönemde fırsatçı enfeksiyonların tanısı, tedavisi ve önleyici tedavi önemlidir. İleri evreye gelmiş hastalarda, tedaviye rağmen ortalama 2 yıl içinde yeni bir AIDS göstergesi hastalığın ortaya çıkışı engellenememektedir.
Tedavisi
HIV enfeksiyonunda virüsü ortadan kaldıran bir tedavi henüz mevcut değildir; ancak virüsün çoğalmasını kontrol eden ilaçlar bulunmaktadır. Bu ilaçlar, hastalığın kesin tedavisini sağlamasa da virüsün vücutta çoğalmasını kontrol altına alarak bağışıklık sisteminin zayıflamasını önlemekte ve AIDS tablosunun ortaya çıkışını engellemektedir.
Korunma Yolları
HIV enfeksiyonu önlenebilir bir hastalıktır ve korunma önlemleri tedaviden daha etkili ve ekonomiktir. Korunmasız cinsel temastan kaçınılmalı, tek eşlilik sağlanmalı ve kondom kullanılmalıdır. Kan yoluyla bulaş için HIV(-) taraması yapılmış kan ve ürünleri kullanılmalı, steril enjektörler ve cerrahi malzemeler tercih edilmelidir. HIV pozitif gebeler için uygun tedavi ve takip yapılmalı, doğum sezaryen ile planlanmalı ve anne emzirmemelidir.
Sifiliz (Frengi)
Sifiliz, doğru tedavi edilmediği takdirde uzun dönemde ciddi komplikasyonlara yol açabilen cinsel yolla bulaşan hastalıklardandır. Hastalık etkeni Treponema pallidum adlı bir bakteridir. Gelişmekte olan ülkelerde yüksek insidansa sahipken, gelişmiş ülkelerde düşük sosyoekonomik çevrelerde ve aktif cinsel yaşamı olan gençler arasında yaygınlaşmaktadır.
Nasıl Bulaşır?
Sifiliz genellikle cinsel temas ile bulaşır; daha az oranda kan transfüzyonları, öpüşmek gibi yollarla da geçiş yapabilir. Enfekte yaralar (şankr) direkt temas ile bulaşabilir. Bu yaralar, dış genital organlar, vajina, makat, rektum, ağız ve dudaklarda görülebilir. Sifiliz, enfekte anneden doğmamış bebeğine de geçebilir; ancak hastalık kalıtsal değildir.
Riskli Gruplar
Korunmasız cinsel ilişki ve birden fazla cinsel eş, hastalık riskini artırmaktadır.
Bulgular
Birinci Evre: Enfeksiyondan 10-90 gün sonra (ortalama 21 gün), vücutta ağrısız, sert, yuvarlak-oval bir yara oluşur (şankr). Yara etkenin giriş yerindedir ve 3-6 hafta içinde kendiliğinden iyileşebilir. Ancak tedavi edilmezse enfeksiyon ikinci evreye geçebilir.
İkinci Evre: Şankrın ortaya çıkmasından 1-6 ay sonra, bakterinin tüm vücuda yayılmasıyla ateş, baş ve boğaz ağrısı, kas-eklem ağrıları, halsizlik gibi belirtiler gözlemlenir. Deri döküntüleri ve ağızda lezyonlar oluşabilir. Bu evrede sinir, eklem ve karaciğer gibi organlar etkilenebilir.
Gizli ve Geç Evre: Belirtiler kaybolur ve enfeksiyon yıllarca vücutta kalabilir. Tedavi edilmeyen vakaların %15’inde, 10-30 yıl sonra ciddi komplikasyonlar gelişebilir. Bu dönemde klinik bulgu olmasa da testlerle enfeksiyon saptanabilir ve hasta bulaştırıcıdır. Bu dönemdeki bulgular arasında kas hareketlerinin koordinasyonunda güçlük, felç, hissizlik, körlük, ruhsal bozukluklar yer alabilir. Sifilizin geç evresinde hastalığa bağlı hasarlar görülebilir; bu evredeki hasta bulaştırıcı değildir. Hastalık iç organlara (kalp, karaciğer, beyin gibi) hasar yaparak ölüme sebebiyet verebilir. Tedavi edilmeyenlerde kalp ve damar tutulumu, göğüs ağrısı ve infarktüs görülebilir. Sifilizin her evresinde sinir sistemi tutulabilir; bu tutulum belirtisiz olabileceği gibi, şuur bozukluğu, felçler, yürüme ve denge bozukluğu, bunama, idrar kaçırma ve konuşma bozukluğu gibi bulgulara neden olabilir.
Tani Süreci
Sifiliz bulaşmasında, enfektif özellik taşıyan şankır, plak müköz ve kondiloma lata lezyonları rol oynamaktadır. Ayrıca sifiliz, kan yoluyla da bulaşabilirse de günümüzde kanların T. pallidum antikorları yönünden kontrol edilmesi nedeniyle, bu bulaşma yolu önemini kaybetmiştir. Tanıda, karanlık alan mikroskopisi söz konusu olsa da, kullanım güçlüğü ve kesin tanı koydurmaması nedeniyle bu yöntem yaygın olarak kullanılmamaktadır.
Tedavi
Tedavide doğru antibiyotik kullanımı esastır; ancak tedavi enfeksiyonun neden olduğu hasarları geri çeviremez. Erken evre sifiliz için kısa süreli antibiyotik tedavisi yeterli olurken, gizli ve geç evre sifilizli hastalarda daha uzun süreli tedavi gerekebilir. Sifiliz geçirmiş olmak bu hastalığa karşı koruyuculuk sağlamaz; başarılı ve doğru bir tedavi uygulansa bile, tekrar bakterinin alınması ile yeniden hasta olunabilir. Penisilin, bu hastalığın her evresinde tercih edilen ilk seçenek olup, genellikle hastalığı başarıyla tedavi eder. Tedaviden sonra hasta, nontreponemal testler olumsuz oluncaya dek, 3-6 aylık aralıklarla izlenmelidir. Testlerin olumsuzlaşması bazen uzun zaman (birkaç yıl) alabileceğinden, bu konuda sabırlı olunması önemlidir.
Korunma Yolları
Sifilizden korunmak için mutlaka kondom kullanılmalı, şüpheli cinsel ilişkiden kaçınılmalı ve uzun dönemli, tek eşli ilişkiler tercih edilmelidir. Genital bölgede yara, akıntı veya kaşıntı gibi belirtiler gözlendiğinde uzman bir hekime danışılmalı ve cinsel ilişkiden uzak durulmalıdır. Sifiliz testi pozitif çıkan anne, bebeğini emzirmemelidir.
Bel Soğukluğu (Gonore)
Gonore, cinsel yolla bulaşan yaygın hastalıklardan biridir. Etkeni Neisseria gonorrhoeae olup, özellikle üreme sisteminin serviks (rahim ağzı), rahim, tüpler ve üretra (idrar yolları) gibi sıcak ve nemli bölgelerinde kolayca çoğalabilmektedir. Ayrıca ağız, boğaz, göz ve anüs bölgelerinde de saptanabilir.
Nasıl Bulaşır?
Gonore; penis, vajina, ağız ve anüs temasıyla bulaşabilmektedir. Hastalığın anal veya oral yolla da bulaşabilmesi nedeniyle homoseksüel ilişkilerde de taşınması söz konusudur. Gonore hastaları partnerleri ile birlikte tedavi edilmezse hastalık tekrar bulaşabilmektedir. Ayrıca hamile anneden çocuğa vajinal doğum sırasında geçebilir. Neisseria gonorrhoeae, tuvalet kağıdında 3 saat, klozet kenarında ve havluda 24 saate kadar yaşayabilmektedir. Gonore kalıtsal bir hastalık değildir.
Riskli Gruplar
Cinsel olarak aktif olan herkes gonore olabilir. Gonore enfeksiyonu olan kişinin partneri, korumasız cinsel temasta bulunanlar ve gonoresi olan gebelerin bebekleri risk altındaki grupları oluşturmaktadır.
Bulgular
Erkekte: Şüpheli cinsel temas sonrası 2-7 gün içinde akut pürülan üretral akıntı ve dizüri şikayetleri ile üretrit gelişebilir.
Kadında: Mukopürülan servisit, anormal vajinal akıntı, cinsel ilişki sonrası kanama gibi şikayetlerle ortaya çıkabilir; ancak tablo sıklıkla asemptomatiktir. N.gonorrhoeae, yeni doğanlarda ve nadiren yetişkinlerde konjonktivit de neden olabilir. Tüm gonokokkal enfeksiyonların yüzde 0,5-1’inde sistemik yayılma olasılığı vardır; bunun sonucunda artrit, cilt lezyonları, endokardit, menenjit gelişebilir. Kadınlar ve homoseksüel erkeklerde faringeal ve anorekral enfeksiyonlar nadir değildir. Erkek genital bölge enfeksiyonlarının yaklaşık yüzde 10’unda hiçbir belirti gözlenmezken, bazı erkeklerde semptomlar, bulaşma sonrası 2-5 gün içinde belirgin hale gelirken bu süre 30 günü de bulabilmektedir. Puberte öncesi kızlarda cinsel istismara bağlı olarak vulvo vajinit gelişebilir.
- Erkekler: Bazı hastalarda semptom görülmemektedir.
- İdrarda yanma
- Penisten beyaz, sarı veya yeşil akıntı
- Testislerin şişmesi ve ağrıması
- Kadınlar: Çoğu hastada semptom görülmemektedir.
- Vajinal akıntıda artma
- İdrarda yanma ve ağrı
- Adet dönemleri arasında kanama
- Kadın genital bölge enfeksiyonlarının yaklaşık yüzde 50’sinde belirti gözlenmemekte veya hafif seyretmektedir. Semptomların gözlendiği vakalarda bile gonore belirgin olarak teşhis edilememektedir. Gonore taşıyan kadınlarda semptom gözlenmese de ciddi komplikasyon (yan etki) riskleri bulunmaktadır.
- Anal bölge enfeksiyonlarında semptom gözlenmeyebilir ya da anal kaşıntı, ağrı, kanama ve ağrılı bağırsak hareketleri gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Ayrıca boğaz bölgesindeki enfeksiyonlarda semptom gözlenmezken bazı vakalarda ağrı olabilmektedir.
Tedavi
Çeşitli antibiyotikler ile gonore başarıyla tedavi edilir; ancak ilaçlara dirençli bakteri tiplerinin ortaya çıkışı tedaviyi zorlaştırmaktadır. Birçok hastada gonore ile klamidya enfeksiyonu birlikte bulunur. Tedavide her ikisine yönelik antibiyotikler birlikte verilir. Gonoresi olan kişilerin diğer cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar açısından da araştırılması gerekir. Verilen tedavinin sonuna kadar kullanılması önemlidir. İlaç tedavisi ile enfeksiyon sona erse de oluşan kalıcı hasarlar geçmez. Gonoresi tedavi edilmiş kişiler, enfekte kişilerle temas sonrası tekrar hastalanabilir. Tedaviye rağmen belirtiler devam ediyorsa kişinin tekrar hekimine başvurması gerekir. Çocuklarda gonore, çeşitli antibiyotikler ile başarıyla tedavi edilir; ancak ilaçlara dirençli bakteri tiplerinin ortaya çıkışı tedavileri zorlaştırmaktadır. Tedavi edilmeyen gonore, kadınlarda ve erkeklerde ciddi sağlık problemlerine yol açabilir. Kadınlarda genellikle pelvik inflamatuar hastalığa (PID) yol açmaktadır. PID; tüplere zarar veren, infertiliteye (kısırlık) veya dış gebeliğe neden olan bir hastalıktır. Erkeklerde ise gonore epididimitise neden olmaktadır. Epididimitis; spermleri testislerden üretraya (idrar kanalı) taşıyan epididimis adı verilen organın enfeksiyonu olup tedavi edilmediğinde kısırlığa yol açabilmektedir. Gonore, kan veya eklemlere yayılabilir ve hayatı tehdit eden bir hastalık haline gelebilir. Ayrıca gonore hastalığı, hastanın HIV ile enfekte olma olasılığını artırmaktadır.
Korunma Yolları
Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmanın en önemli unsuru, korunmasız cinsel ilişkiden kaçınmaktır. Ayrıca tek eşlilik önerilmektedir. Lateks kondomlar her seferinde ve doğru olarak kullanıldığında hastalık bulaşma riskini azaltır. Akıntı, idrar yaparken yanma, ağrı veya kızarıklık halinde hemen hekime başvurulmalıdır. Gonore tanı ve tedavisi olan kişinin yakın dönemde cinsel ilişkiye girdiği partnerlerinin de muayene, test ve gerekirse tedavilerinin yapılması gerekir. Böylece bu kişilerde gelişebilecek olası komplikasyonlar engellenebilir ve enfeksiyonu tekrar tekrar bulaştırmaları önlenebilir. Hastaların tedavi sonuçlanana kadar cinsel ilişkide bulunmamaları önemlidir.
Klamidya Enfeksiyonu
Klamidya, gelişmiş ülkelerde cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar arasında en sık görülenidir. Klamidya enfeksiyonu, “chlamydia trachomatis” adı verilen bakterinin neden olduğu bir cinsel yolla bulaşan enfeksiyondur. Bu bakteri, serviks, üretra ve rektumda bulunur. Nadir olarak klamidya, boğaz ve göz gibi vücudun diğer bölgelerini de etkileyebilir.
Riskli Gruplar
En fazla görülen cinsel yolla bulaşan hastalık olduğundan, korunmasız cinsel ilişkisi olan herkes risk altındadır.
Nasıl Bulaşır?
Klamidya, cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyondur ve kalıtsal değildir.
Bulgular
Klamidya, özellikle kadınlar arasında çoğu zaman belirti vermeden asemptomatik seyreder. Tedavi edilmediği takdirde klamidya, kadında kısırlığa kadar giden ciddi sorunlara neden olabilir. Klamidya belirtileri genellikle etkene maruz kaldıktan 1 ila 3 hafta sonra görülür; ancak daha sonra da ortaya çıkabilir. Klamidya ile enfekte kadınların %70-75’i asemptomatiktir. Erkeklerin önemli bir bölümünde de hiçbir belirti olmadığı tahmin edilmektedir. Genelde belirti vermemesine rağmen bazı kadınlarda hafif sarımsı akıntı, idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, vajinal bölgede yanma ve kaşınma, kızarıklık, şişlik, dış genital organlarda yaralar, ilişki sırasında ağrı ve anormal kanama gibi nonspesifik belirtiler görülebilir. Erkeklerde ise en sık bulgu, penisten akıntı ve idrar yaparken yanmadır. Klamidya, servisite neden olabilir; belirtileri arasında sarımsı bir akıntı, pelvik ağrı, bel ağrısı ve cinsel ilişki sırasında ağrı sayılabilir. Klamidya enfeksiyonu olan erkeklerde epididimite, üretrite, böbrek sorunlarına ve infertiliteye neden olabilir. Klamidya ile enfekte bir gebeden doğum sırasında bebeğe de bulaşabilir.
Tedavi
Enfeksiyon tanısı konduktan sonra klamidya tedavisi basit ve etkilidir. Tedavide kullanılan antibiyotik tabletler, hasta tarafından düzgün ve doğru alınırsa %95 etkili olabilir ve kısa bir sürede iyileşme sağlayabilir. Eğer hasta bebek istiyorsa yani korunmuyorsa, doktorun haberdar edilmesi önemlidir. Bunlara ek olarak hastanın son 6 ay içindeki cinsel partnerleri de sorgulanmalı, test edilmeli ve ihtiyaç durumunda tedaviye alınmalıdır.
Korunma Yolları
Cinsel yolla bulaşan bir hastalık türü olduğu için ilişki sırasında kondom kullanımı esastır. Kadınların yılda bir kere klamidya için test yaptırması önerilmektedir. Bu hastalıklar, ülkemizde ve dünyada en sık rastlanan cinsel hastalıklardır. Bunun dışında Hepatit B, Mikroplazma enfeksiyonu, Yumuşak Çıban, Donoanoz, Herpes, HPV, Molloskum Kontagiosum ve Trikomanas Vaginalis enfeksiyonu da riskli hastalıklar arasındadır.
Doktora Başvurulmalı
HPV ve siğillerin ortaya çıkması durumunda bazı hastalar, internet üzerinden satılan kremlere yönelmektedir. Ancak bu yanlış bir algıdır. Her hastalığın tedavisi farklıdır ve her siğilin türü de değişkenlik göstermektedir. Uzman doktorların uyguladığı tedavilere ek olarak bilinçsizce uygulanan krem ve ilaçlar, hastalığın ilerlemesine sebep olabilir. Cinsel ilişki sırasında ağrı, yanma, batma, idrarda kan görme, idrar sırasında yanma ve batma, akıntı renginde ve yoğunluğunda değişim görüldüğünde hemen doktora veya en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.