Çöpe para yatırılır mı? AB Çevre başlığının Ulusal Çevre Stratejisi alt başlığına göre, önümüzdeki 10 yıl içinde endüstriyel arıtma sektörüne 58.5 milyar euroluk yatırım yapılması gerekiyor.
Endüstriyel arıtma, Türkiye’de 1980’den sonra ‘fark edilen’ bir sektör. O güne kadar evsel ve endüstriyel atıklar doğaya bırakılıyordu. Son yıllarda ise, çöpün ciddi bir ekonomik değeri olduğu anlaşıldı. Ancak sektörde denetim, atık envanteri ve devlet teşviki yoksunluğunun, yatırımcıların sektöre çekingen bakmasına neden olduğu görüşünde olan sektör aktörlerine göre, yatırımın önündeki bir başka engel ise, “çöpe para mı yatırılır” anlayışı.
kobiden.com’dan Fatma Akman’ın haberine göre; sektör aktörleri, sürdürülebilir kalkınma için endüstriyel arıtmanın, bir başka ifadeyle çevre ve atık yönetiminin hayati öneme sahip olduğuna vurgu yaparak, sektörün önümüzdeki 10 yıllık süreçte hızlı bir gelişim göstereceğini düşünüyor. Sektörün başlıca problemlerinden birinin ‘çalışmayan arıtma tesisleri’ olduğunu dile getiren sektör aktörleri, bu tesislerin, projeli açılan ihalelerden ya da şirketin ihtiyaçlarına göre tasarlanmamış ithal projelerden kaynaklandığını ifade ediyor. Projeli ihalelerde, inşaat firmalarıyla birlikte ihalelere katılmak zorunda kaldıklarını ifade eden sektör temsilcileri, bu durumun haksız rekabete yol açtığını ve tesislerin verimli ya da etkin çalışıp çalışmadığının bir öneminin kalmadığını savunuyor. Diğer yandan ithal projelerde yaşanan ilk arızada, satış sonrası teknik destek ya da yedek parça gibi problemler ortaya çıktığı belirtiliyor. Bu sorunun aşılabilmesi için üniversitelerin ve arıtma sektörünün Ar-Ge faaliyetlerini artırması ve yerli üretime geçmesinin yararlı olacağı konusunda fikir birliği içinde olan sektör temsilcileri, Türkiye’nin gerek know-how, gerek akademik alanda ve çevre mühendisliği disiplininde yeterli kapasite olduğuna işaret ediyor. Sektör temsilcileri, sektörün var olabilmesi ve sürdürülebilirliği açısından, bu alanın teşviklerle desteklenmesi gerektiği konusunda ortak bir paydada buluşuyor.
Atık ithalatı yasak ihracatı serbest
Sektörün yasal çerçevesini ‘Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’nin çizdiğini söyleyen sektör temsilcileri, yönetmelikte sektörüne ve içeriğine göre sıralanmış 843 kalemlik bir liste olduğuna ve o listedeki tüm maddelerin ‘tehlikeli atık’ olarak nitelendiğine dikkat çekiyor. Endüstriyel arıtma sektörünün sektörleşmesinin önündeki en büyük handikaplardan birinin, ulusal atık envanteri olmaması olduğuna dikkat çeken sektör temsilcileri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yıllık endüstriyel atık miktarını 1 milyon 200 bin ton olarak kabul ettiğini belirtiyor. Bu miktarın yaklaşık üçte birinin kontrol altında olmadığına işaret eden sektör aktörleri, yaklaşık 800 bin ton atığın arıtıldığını kaydediyor. Sektörde tüm adımların bakanlık tarafından lisans verilmiş şirketlerce yürütülmesi gerektiğini vurgulayan sektör temsilcileri, bu alanda da bir sorun yaşandığını ve sektördeki lisanssız firmaların, ulusal atık envanteri yaratılmasının önünde bir diğer engel olduğunu belirtiyor.
Sektör temsilcileri Aralık 2009’da açılan ‘AB Çevre’ başlığının önemine işaret ederken, Ulusal Çevre Stratejisi alt başlığına göre, önümüzdeki 10 yıl içinde 9.5 milyar euro’su katı atıkla ilgili olmak üzere, Türkiye’de çevre konusunda 58.5 milyar euro’luk yatırım yapılması gerekiyor.
Türkiye’ye tehlikeli atık ithalatının kesinlikle yasak olduğunu söyleyen sektör temsilcileri, atık ihracatının mümkün olduğunu ancak ihraç etmenin çok kolay olmadığını belirtiyor. Sanayinin, Kıta Avrupası’nın dışına çıkmasından dolayı Avrupa’daki tesislerin Türkiye’ye atık aramaya geldiğini ifade eden sektör temsilcileri, lisanslı firma sayısının artmasının bu alanda da büyük fayda getireceğini ifade ediyor.
“Evsel atıklar daha ciddi bir problem”
Son olarak evsel atıkların endüstriyel arıtma sektörünü etkilediğini ifade eden sektör temsilcileri, evsel atıkların endüstriyel atıklardan daha ciddi bir problem olduğuna işaret ediyor. Sektör temsilcileri, evsel atıkların, ‘yerinde’ plastik, kağıt, cam ve organik ve metal olarak ayrılması gerektiğini ifade ederken, ayrılmayan çöplerin vahşi depolama alanlarında biriktirilmesinin ekonomik ve çevresel anlamda bir zafiyete yol açtığını belirtiyor. Tüketicilerin bilinçlenmesinin endüstriyel arıtma sektörünü olumlu etkileyeceğini savunan sektör aktörleri, Türkiye’de her hanenin günde ortalama 1 kg atık ürettiğini varsayıyor. Bu miktar, her yıl toplam 25-26 milyon ton evsel atık, bildiğimiz tabirle ‘çöp’ üretildiği anlamına geliyor. Sektör temsilcileri, bugün bu çöplerin yüzde 60’ının düzenli depolama alanlarında kontrol altına alındığını, kalanın ise hâlâ vahşi depolamada toplandığını varsayıyor. Son 5 ila 10 yıllık süreçte büyükşehirlerin ve il merkezlerinin tamamına yakınında, düzenli depolama alanları oluşturulduğunu da kaydeden sektör aktörleri, evsel atıklarda yerinde ayrıştırmanın geri dönüşüme kazandırılan atık miktarını maksimize edeceğine ve bunun da ekonomiye ve çevreye ciddi kazanımları olduğuna dikkat çekiyor.
Kaynak :bigpara