Bilim insanları kentlerdeki ısınmaya karşı toprağın serinletici etkisine bel bağladı.

Bilim insanları kentlerdeki ısınmaya karşı toprağın serinletici etkisine bel bağladı. Hamburg’da bir araştırma, yeşil alanlarla beton alanlar arasındaki sıcaklık farkını ortaya koyuyor. Dünya’da kentleşmenin beraberinde getirdiği en önemli sorunlardan biri şüphesiz betonlaşma. Almanya’da bir günde 50 futbol sahası büyüklüğünde alan betonlanıyor, asfaltlanıyor, inşaya açılıyor. Özellikle kentlerde betonlaşmanın etkisi iklimde de kendini hissettiriyor. Şehir siluetinde yükselen binaların sayısı arttıkça hava da ısınıyor. Kent merkezindekiler sıcaktan bunalırken birkaç adım ötede yeşil alanda hafif bir esinti nefes aldırıyor.

Bilim insanları, kent merkeziyle şehir dışı arasındaki sıcaklık farkının üç dereceyi bulabildiğini ortaya koymuş. Bina duvarları ve asfalt gündüzleri sıcaklığı emip depoluyor, geceleri ise yeniden dışarı veriyor. Yeşil alanda ise yer beton ya da asfaltla kaplı değil. Toprak nemli. Toprak içindeki su buharlaşıp küçük parkın biraz daha serinlemesine neden oluyor. İşte bu bağlantı bilim insanlarını harekete geçirmiş ve “Toprak iklim değişikliğinin etkilerini ne derece azaltabilir” sorusunun yanıtını bulmaya yöneltmiş.

Toprağın serinletme etkisi

Araştırma ekibine başkanlık eden Hamburg Üniversitesi’nden Toprak Koruma ve Zemin Teknolojileri Profesörü Annette Eschenbach şunları söylüyor:

“Özellikle de kentlerde zaten geceleri aşırı ısınma sorunu var. Bu gündüz için de geçerli. İklim değişikliği nedeniyle bu daha da artacak, sıcaklık artarken yağış azalacak. Bizim açımızdan soru, bunun insanlara etkisiydi.”

Bu soruya yanıt aramak için araştırma projesini hayata geçiren Eschenbach toprağın etrafını soğutma özelliğini mercek altına alıp, bu konuda çeşitli zemin türlerini karşılaştırmış. Araştırma ekibi kentin çeşitli bölgelerine ölçüm cihazları yerleştirip, sıcaklık, rüzgar hızı ve havadaki nemi ölçmüş.

Yer altı su seviyesinin önemi

Eschenbach, doğrudan yer seviyesinin altında 5 santimetre derinlikten 1 metre 60 santim derinliğe kadar çeşitli derinliklere algılayıcılar yerleştirdiklerini belirtiyor ve ekliyor: “Bu algılayıcılar toprak sıcaklığını, su miktarını ve su tutma eğrisini ölçüyor. Su tutma özelliği, suyun ne kadarı gerçekten kullanılabilir sorusunun analizinde çok önemli.”

Eschenbach ölçüm değerlerinden elde ettikleri sonuçlar ışığında alanların birbirinden farklı yoğunlukta kuruduğunu gördüklerini ve bunun yer altı su seviyesine bağlı bir durum olduğunu vurguluyor.

“Parklar daha serin”

Nemli toprak aşağıdan, yer altı suyundan besleniyor. Yağışın az olduğu dönemlerde, yer altı su seviyesinin daha düşük olduğu toprağa göre daha yavaş kuruyor. Araştırmacılar ayrıca nemli toprağın kuru toprağa göre çevredeki havayı da ölçülebilir şekilde serinlettiğini bulmuş. Bir yıl boyunca yapılan ölçümler sonucunda parktaki havanın, hemen yandaki yoğun yerleşimli semte göre yarım dereceden daha serin olduğu ölçülmüş.

“Bu da kentteki parkların yerel iklim açısından büyük bir önem taşıdığı anlamına geliyor. Daha fazla park alanları oluşturmak her halükarda doğru olur. Ama bu, bizim projemiz öncesinde de biliniyordu. Ama bu proje sonrasında şunu ekleyebiliriz: Parkları nemli bölgelerde kurmak daha da akıllıca. Çünkü o zaman serinletme işlevi daha iyi sağlanıyor.”

toprak

 

Kaynak : haberler

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*